Lozan Mubadilleri

Duyurular | Haberler | Etkinlikler

Mübadil kuruluşlarının 100.yıl ortak açıklaması

Mübadelenin 100.yılında 100 Mübadil Kuruluşunun Ortak Açıklaması. 30.01.2023

Selanik doğumlu şairimiz Nazım Hikmet, “Uyumak şimdi, uyanmak yüzyıl sonra” demişti sevgilisine…

Biz mübadiller için yazılmış sanki…

Sevdalısı olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzüncü yılını kutlarken ister istemez yüreğimizin bir köşesinde bir burukluk taşıyoruz…

Zira 2023, sadece cumhuriyetimizin kuruluşunun değil aynı zamanda nüfus mübadelesiyle ata yurttan ana yurda savruluşumuzun da yüzüncü yılına denk geliyor.

Ve bugün biz mübadil çocukları ve torunları, aile tarihimizin yazıldığı ve bir anlamda kaderimizin değiştiği o tarihi karmaşık duygularla anmak için bir araya toplanmış bulunuyoruz.

Bir yanımızda elbette keder var:

Atalarımızın bir asır önce terk etmek zorunda kaldıkları vatan bildikleri şehirleri, kasabaları, köyleri çok özledik… Selanik, Langaza, Kavala, Sarışaban, Drama, Serez, Kesriye, Karaferye, Vodina, Karacaova, Ağustos, Yenice-i Vardar,  Kayalar, Yanya, Preveze, Parga, Florina, Nasliç, Kozana, Grebene, Kandiye, Hanya, Resmo, Yerapetra, Sakız, Midilli, Limni  ve diğer yerleşim yerleri buram buram tütüyor burnumuzda…

Büyüklerimizin gölgesinde tütün dizdikleri gülibrişim dallarını, suyundan içtikleri çeşmeleri, namaza durdukları camileri, düğün dernek günlerinde hora döndükleri köy meydanlarını, sıcacık evlerimizi çok ama çok özledik.

Bir yanımız ise gurur ve mutlulukla coşuyor:

Hemşerimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde kurulan Türkiye Cumhuriyetinin onurlu bir vatandaşı olarak yaşamaktan, “Ne mutlu Türküm diyene” özdeyişini yüreklerine nakşetmiş 82 milyonluk bir ailenin ferdi olmaktan gurur duyuyoruz.

Elbette hem bizlerin hem de cumhuriyetimizin yüzüncü yılında çözüm bekleyen birçok sorunla karşı karşıyayız.

Etrafımızda yaşanan savaşlar ve dış dünyada artan gerilim hepimizi huzursuz ediyor.

Son dönemde her kesimi etkileyen ekonomik kriz, kontrolsüz biçimde ülkemize gelen milyonlarca sığınmacının yarattığı demografik sorunlar ve günlük yaşamımızı her geçen gün biraz daha tehdit eden sosyal problemlerden her Türk vatandaşı gibi bizler de olumsuz etkileniyoruz.

Lakin bütün bu sorunların toplumsal barış ve uzlaşma içinde çözülmesinden başka bir çaremiz olmadığının farkındayız.

Geçmişte olduğu gibi bundan sonra da biz mübadil çocukları ve torunları, ülkemizde yaşanan her problemin üstesinden gelmek üzere birlik ve beraberlik içinde çok çalışmaya devam edeceğiz. Vatanımıza ve milletimize olan sorumluluklarımızı yerine getirmekten hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz.

Öte yandan, daha önceki yıllarda ısrarla dile getirdiğimiz biz mübadillere özel taleplerimizi de bu vesileyle tekrarlamak istiyoruz.

Avrupa Birliğinden ve komşu Yunanistan hükümetinden en büyük beklentimiz, ata topraklarına yaptığımız ziyaretlerde sürekli karşımıza çıkan vize sorununa bir çare üretmeleridir. Yüz yıl önce mübadele ile bıraktığımız evlerimizi, köylerimizi, mezarlıklarımızı ve diğer hatıralarımızı kolayca görebilmek adına vize duvarlarının kaldırılmasını, en azından esnetilmesini, çok girişli ve uzun süreli vize verilmesini talep ediyoruz.

İki ülkenin mübadillerinin ortak bir talebi de Lozan Antlaşması’nın mütekabiliyet ilkesi çerçevesinde terk edilen topraklarda kalan kültürel mimari varlıkların karşılıklı olarak restore edilmesidir. Bu anlamda; ibadet yerleri, hamamlar, çeşmeler, anıt evler, mezarlıklar gibi kültürel ve mimari varlıkların envanterlerinin çıkartılmasını, koruma altına alınmasını ve restore edilmesini istiyoruz.

Lozan Antlaşması gereği mübadeleye tabi tutulmayan Yunanistan’daki Türk-Müslüman azınlık ve Türkiye’deki Rum-Ortodoks azınlığın karşılıklı olarak eğitim, kültür, dil ve inanç özgürlüğü gibi insan haklarının hükümetlerce güvence altına alınmasını bekliyoruz.

Her iki ülkenin okul müfredatından, tarih dersi kitaplarından birbirlerinin tarihini karalayıcı, hakaret içeren, düşmanlık doğuracak uydurma metinlerin ayıklanarak dostluğu teşvik edici bir şekle sokulmasını barışçıl bir ortam için gerekli görüyoruz.

Son dönemde Türkiye ve Yunanistan arasında Adalar, kıta sahanlığı ve benzeri konulardaki görüş ayrılıklarının yeniden tırmanışa geçtiğini görüyoruz. Asırlardır komşuluk eden iki halkın arasında düşmanlık tohumları ekilmesinden sadece emperyalist ülkelerin kazançlı çıkacağını tarih bize öğretmiş olmalıdır.

Dolayısıyla Türk – Yunan ilişkilerinin Lozan Antlaşması’na ve onun ruhuna sadık kalarak karşılıklı güven ve barış iklimine kavuşması gerektiği düşüncesindeyiz.

Sözlerimize başlarken hemşerimiz Nazım Hikmet’in bir şiirinden satırlar okumuştuk.

Şimdi aynı şiirin başka dizelerine atıfta bulunmanın tam sırası:

“Geçen bir asırlık süre bizi korkutmuyor… Zira bizim asrımız sefil ve yüz kızartıcı değil, biz de kaçak değiliz!  Bilakis bizler mazlum olduğu kadar cesur ve kahraman bir asrın torunlarıyız… Bizler mübadiliz! Kaybedilmiş toprakların hatıraları kadar aziz insanlarız! Bizler, aile tarihimizi asla unutmamaya yeminli mübadilleriz!

Çekilen acılar bir daha yaşanmasın!

ORTAK AÇIKLAMA İNGİLİZCE

Joint Press Statement of the Lausanne Treaty Emigrants in Turkey for the Centenary of Lausanne Population Exchange. 30.01.2023.

Our Selanik-born poet Nazım Hikmet said to his darling “sleeping now, and awaking a hundred years after”…

Sounds like written for us, the Lausanne Treaty emigrants in Turkey…

While celebrating the centenary of our beloved Republic of Turkey, we have a pain in our hearts…

The year 2023 is not only the centenary of the foundation of our Republic but at the same time that of our uprooting from our fatherland to the motherland.

And today, we, as the children and grandchildren of those emigrants, gathered together with confused feelings to commemorate the day that changed our fate and wrote our family history.

On the one side, it is for sure that we have sorrows:

We miss a lot the cities, towns and villages that our ancestors had to leave though they considered those places as their homelands….Selanik, Langaza, Kavala, Sarışaban, Drama, Serez, Kesriye, Karaferye, Vodina, Karacaova, Ağustos, Yenice-i Vardar,  Kayalar, Yanya, Preveze, Parga, Florina, Nasliç, Kozana, Grebene, Kandiye, Hanya, Resmo, Yerapetra, Sakız, Midilli, Limni  and the other places that we long for…

We miss a lot the silk tree branches under which our elderlies strung tobacco leaves, the fountains that they drank from, the mosques that they prayed in, village squares that they danced along in the wedding ceremonies and our cozy homes.

On the other side, we rejoice with pride and happiness:

We are proud of living as an honorable citizen of the Republic of Turkey founded under the leadership of our fellow countryman Ghazi Mustafa Kemal Atatürk and being the part of a family of 82 million that wholeheartedly embrace the maxim “How happy is the one who calls herself/himself a Turk”.

It is for sure that we and our Republic has several problems to be solved.

The wars around and the escalating tensions abroad make all of us anxious.

Like every other Turkish citizen, we are also affected by the current problems such as the economic crisis that every section of the society undergoes, the demographic problems occurred due to the millions of asylum seekers entering in our country without control and the other social problems threatening daily life.

However, we are well aware of the fact that we have no other choice than resolving all these problems with social peace and consensus.

As in the past, so from now on we, as the children and grandchildren of the emigrants, will continue to work hard in collaboration to overcome every problem of our country. We will never give up fulfilling our duties towards our country and nation.

On the other hand, we would like to reiterate our special demands that we consistently express for some years.

We expect from the European Union and neighboring Greek government to offer a solution to our visa problem that we face in every time we visit our ancestors’ lands.  We kindly demand lifting visa barriers or at least getting long-term multiple entry visas to see the houses, villages, cemeteries and other memoirs that we left behind a century before.

Besides, the emigrants of the two countries demand restoration of the architectural cultural heritage on the abandoned lands pursuant to the reciprocity principle of the Lausanne Treaty.  In this sense, we kindly request the cultural and architectural assets like the sanctuaries, public baths, fountains, memorial houses, cemeteries to be taken under protection, recorded in an inventory and to be restored.

We expect from the governments to guarantee bilaterally the human rights of Turkish-Muslim minority in Greece and Rum-Orthodox minority in Turkey, who had been exempted from the population exchange by the Lausanne Treaty. Their educational, cultural, linguistic and religious liberties should be well-respected.

We consider the elimination of denigratory, derogatory and antagonistically unfounded texts from the history text books of the two countries as vital for peaceful relations.

Recently, we observe escalating dissidence between Turkey and Greece on the Islands, continental shelf and similar matters. The history must have taught us that sowing the seeds of hatred between the centuries old neighbors will only work for the benefits of the imperialists.

Therefore, we are of the opinion that mutual trust and peace in Turkish-Greek relations can be maintained by remaining loyal to the spirit of Lausanne Treaty.

We opened the speech with a verse from our fellow countryman Nazım Hikmet.

Now is the time to refer to the other verses of the same poem:

“The past century does not scare us…Because our century is not miserable and disgraceful, and we are not fugitives! On the contrary, we are the grandchildren of a century which is as brave and heroic as it is oppressed…We are the Lausanne Treaty Emigrants! We are the people as dear as the memories of lost lands! We are the emigrants sworn to never forget our family history!

Do not let the sufferings happen again!

 

 

 

Leave a Reply