100 YILIN KAVUŞMASI
İSKENDER ÖZSOY
Onlar, kendilerine hem uzak hem kalpleri kadar yakın toprakların çocuklarıydı.
O topraklar mübadeleyle terk edilen topraklardı.
O topraklar ata mirası topraklardı.
Onlar, geçmişleri o topraklarda yeşerenlerin çocukları ve torunlarıydı.
Onlar mübadildi.
Yıllarca dedelerinden ninelerinden düşlerindeki “memleket”i dinleyerek büyüdüler.
Ve o çocuklar ve onların çocukları, hatta onların çocuklarının çocukları yıllar sonra bir gün atalarından izler bulmak için onların bıraktıkları topraklara gittiler.
Nasıl da heyecanlıydılar.
Günler geçmek bilmedi.
Hele son iki gün.
Gelmedi bir türlü hareket saati.
“Şuracık”taki uzak memlekete gidilecekti.
Heyecan o yüzdendi.
“Şuracık” dedikleri analarının, babalarının, dedelerinin, ninelerinin doğduğu topraklardı, “memleket”ti..
O topraklar, Yunanistan’la 30 Ocak 1923 tarihinde Lozan’da imzalanan nüfus mübadelesi anlaşmasıyla terk edilen topraklardı.
O topraklar ata mirası topraklardı.
O topraklar Selanik, Kavala, Drama, Serez, Vodina, Yenice-i Vardar ve Kılkış’tı.
“Şuracık” dedikleri memleket hem uzaktı, hem yakın.
Kendilerinin ve atalarının memleketlerine özlemi yıllarca “şuracık”ta, yani kalplerinde gizlediler. O yüzden memleket çok yakındı.
Bir de sık sık sağ ellerinin işaret parmaklarıyla “Aha şuracıkta” diye gösterdikleri memleket toprakları vardı ki, orası biraz uzaktı.
Ama bir gün geldi, yürekteki ve uzaktaki memleket bir oluverdi.
Bir baktılar memleketlerinin topraklarındaydılar.
Ata mirası o topraklarda duygusal anlar ve büyük buluşmalar yaşandı.
O buluşmalarda Yunanistan’ı terk etmek zorunda kalanların çocukları ata topraklarına ayak basmanın, onların yaşadığı mekânları bulmanın sevincini yaşarlarken Anadolu’dan kaçan Ortodoks Rumların memleket özlemlerine, Türkiye özlemlerine tanık oldular.
Türkiye’nin alanındaki öncü ve önder örgütü Lozan Mübadilleri Vakfı’nın (LMV) kurucu genel sekreter Sefer Güvenç’in öncülüğüyle 25-29 Mayıs 2022 tarihleri arasında ata topraklarına düzenlediği yolculuğa ben de katıldım.
NEA KALVARİ’DEKİ MÜZE
26 Mayıs 2022 Perşembe günü gün ışırken İpsala ve Yunanistan’ın Kipi gümrükleri geçilip Gümülcine’nin Çepelli köyünde kahvaltının ardından mübadelede sınır kabul edilen Karasu (Nestos) Nehri’ni geride bırakıp Kavala’nın mübadil köylerini dolaşamaya başladık.
Sarışaban’ın verimli arazilerini geçip Korucu’ya (Krioneri) uğradıktan sonra Aksaray’ın Gelveri ilçesinden gelenlerin kurduğu Nea Kalvari’deki (Yeni Gelveri) Kapadokyalıların müzesini gezerek müdür Iosifidis Kaplanis’in açıklamasını dinledik.
Müze, 1924 yılında Kapadokya bölgesinden ayrılan mübadillerin beraberinde getirdikleri eşyalardan oluşuyor. Bölgedeki kiliselerin malzemeleri de bu müzede.
Kavala’da Uzunkuyu (Makrichori) ve Karacova (Elafochorio) köylerine uğrayıp, Olucak (Platamonas) köyünü geçtikten sonra Çaldağı’nın en yüksek kesimlerindeki Naipli (Polinero) köyünde uzun bir mola verdik.
Bu köye daha önce iki üç kez gitmiştim.
Köyün eski muhtarlarından Yozgat kökenli Yuvakim Esirbeyoğlu bizi karşılayanlar arasındaydı.
Bu buluşmada hediyeler alındı, verildi.
Ben de Esirbeyoğlu’nun eşi Stavrula’ya 2019 yılının ekim ayında çektiğim fotoğrafını çerçeveletip hediye ettim.
Ata topraklarında ilk gün Drama’da kaynak sularıyla ünlü Karpuzkaldıran Parkı’nda soluklanmanın ardından Kavala’da sona erdi.
MONOVRİSSİ’DE BULUŞMA
Ertesi gün Kavala’da Pargalı İbrahim Paşa Camii, Kanuni döneminde yapılan su kemerleri, imaret, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın eviyle heykeli ve annesinin mezarı görüldü.
Kavala’da sevindirici bir gelişme yaşandı.
Yolculuğa İzmir’den katılan Demet Üstün ve oğlu Hasan Deniz Üstün dede evlerini buldu 1910 yılında yapılan evde bugün garnizon komutanı kalıyor. Ev, general evi diye anılıyor.
Yolculuk devam ediyordu.
Eleftere (Eleftere Çiftliği) köyü mübadillerinin bindirme iskelesi Nea Perama’da (Yeni Bandırma) şöyle bir soluklandıktan sonra ver elini Monovrissi dedik.
Yolculuğumuzun göz yaşartan büyük kavuşması,100 yıldır beklenen büyük kavuşma Serez’in Monovrissi köyünde yaşandı.
Monovrissi, İznik’in Derbent köyünden 1922 yılında kaçan ve neredeyse üç yıl süren zorlu bir yolculuktan sonra Serez’e yedi kilometre uzaklıkta hiç yoktan kurdukları bir köy. 500 nüfuslu köyde herkes Derbentli.
Köye girişte bizi Chrisostomos Balis karşıladı. Köy meydanında ulaştığımızda Balis gibi daha önceden tanıdığım Stratos Serafeim, oğlu Lakis ve eşi Maria, Despoina Martziars ve eşi Kostas Matziars’la kucaklaştık.
Monovrossi’ye yerleşenlere önce düz bir alanda Salih Ağa Çitliği delilen arazi verilmiş. Ancak orayı beğenmeyen Derbentliler, İznik’teki köyleri yüksekte olduğu için bugünkü yeri istemişler ve köyü sıfırdan inşa etmişler.
Köy halkı bizi büyük bir dostlukla karşıladı, yüreklerini açtı.
Yüz yıldır beklenen buluşmada mübadil çocuk ve torunları ikram için birbiriyle yarıştı.
Monovrissi’den yeniden buluşabilmek dilekleriyle uğurlandıktan sonra Serez’e giderek Şeyh Bedrettin’i andık.
Artık günü Selanik’te noktalama vakti gelmişti.
Yolumuzun üstündeki Ayvalık (Kidonia) köyünü görüp Selanik kent merkezine geldik.
Selanik Yunanistan’ın Atina’dan sonra ikinci büyük kenti. Kent, Osmanlı zamanında imparatorluğun batıya açılan kapısıymış.
Otele gitmeden önce Selanik’in ve mübadelenin simgelerinden Beyaz Kule’yi gördük.
Ve Atatürk Evi’ni ziyaret edip otelimize yerleştik
Gece limanda dolaşırken, uzakta güzel bir aydınlatmayla körfezin bir ucunda ışıl ışıl yanan Beyaz Kule’ye şöyle bir baktım. O anda körfezin diğer ucundaki limandan 99 yıl önce Türkiye’ye doğru çile yolculuğunu çıkan mübadiller aklıma geldi. Beyaz Kule o gece sanki büyük ayrılığa yanıyor gibiydi.
İNELLİ’DE SÜRPRİZ
Üçüncü gün Kayalar ve köylerini ziyaret vardı.
Bölgede ağırlıklı olarak Kapadokya, Karadeniz ve İzmir’den gelenler yaşıyor.
İlk köy Uçana (Komnina) ya uğrayıp İnelli’ye (Anatoliko) gittik.
Köyde eskiden tek iz, bir ev. Cami ve okul yıkılmış. Şimdi yerlerinde ev var.
İnelli’de bizi bir sürprizin beklediğinden elbette haberimiz yoktu.
Köyde yerel tarihçi John Sideris’i tanıdık. Sideris bizi İnelli hakkında bilgilendir.
Bu sürprize aramıza Eskişehir’den katılan Selçuk Ailesi sevindirdi. Çünkü İnelli o ailenin atalarının köyüydü.
Trepişta (Agios Hristoforos), Voyvodina (Spilia) Sulpova (Ardassa) ve Çalcılar (Filotas) köylerini gördükten sonra “Ver elini Florina…” dedik ve şair yazar Necati Cumalı’yla Prof. Şükrü Elçin’in doğum yerleri Florina’ya gittik.
İlk işimiz Cumalı’nın doğduğu evi görmek için Gazi Yakup Mahallesi’ni uğramak oldu. Ancak Cumalı’nın, önünden Florina Çayı geçen doğduğu o ev bugün yok. (*)
“Kızan kaymakam” diye adlandırılan kaymakam Tahsin Uzer’in imar faaliyetlerinden izler kentte bu gün de görülüyor. Ancak Florina’da bir minare kalıntısından başka dinî yapılara örnek gösterilebilecek bir yapı yok.
Florina Çayı’nın kenardaki sivil mimari örneklerini de gördükten sonra Karacaova’ya hareket ettik.
Önümüzde uğrayacağımız bir köy kalmıştı: Tresino (Orma)
Köyde Lozan Mübadilleri Vakfı dostu ikinci kuşak Yalova Armutlu mübadili 2004-2007 dönemi AB Parlamentosu üyesi Ionnanis Gklavakis’le buluştuk.
Gklavakis geçmişte Orma’da biri sokak arasında, diğerinin yerinde bugün taverna olan iki cami ve bir de Türklerden kalan çeşme olduğunu öğrendik. Çeşme gürül gürül akıyor.
Köyden ayrılırken otobüsümüze gelen Gklavakis “Bizi kardeşiz. Sizi çok seviyoruz. Sık sık gelin. Sağlığınıza duacıyız. Güle güle gidin.” diyerek uğurladı.
Bu buluşmadan sonra son gecemizi geçirmek üzere Vodina’ya (Edessa) gittik.
KUTSAL KENTE DOĞRU
Ata topraklarında son günümüze Edessa Şelaleleri’ni gezerek başladık.
Burada LMV dostalarından yerel mübadele derneğinin başkanı Ioanna Diamandi ve eski başkanlarından Maria Kiose’yle görüştük.
Yeniden buluşabilmek temennisiyle dostlardan ayrılıp Yenice-i Vardar’a gitmek üzere yollara koyulduk.
Teselya Ovası’ndan sonra Yunanistan’ın en büyük ovası Vardar Ovası göz alabildiğine önümüzde uzanıyordu.
Ova kenti Yenice-i Vardar’a (Gianitsa) vardığımızda Osmanlı dönemi eserlerinden restore edilerek bugün sergi salonu olarak kullanılan Gazi Evranos Bey’in türbesini, torunu Ahmet Bey’in yaptırdığı camiyi, Yunanistan’daki yedi saat kulesinden en güzeli olan saat kulesini ve hamamı gördük. Evranos Bey’in üç oğlunun mezarının Yenice-i Vardar’da.
Gianista’da da bir buluşmaya yaşandı.
Adana’nın Feke ilçesi kökenli üçü de birbiriyle akraba Sofia Kosmogolu, Dr. Petros Xatzhliadhs ve Sakis Mouratis’le buluştuk.
Saatler ve günler su gibi akıp gitmişti.
Ata topraklarına veda zamanı gelmişti.
Yolculuğumuzun ilk gününden itibaren bize eşlik eden, başımız sıkıştığında yanımızda olan gönül dostumuz Lozan Mübadilleri Vakfı’nın Yunanistan Temsilcisi İstanbullu Tanaş Çimbis’le beraber dönüş yoluna çıktık.
Bu özlem yolculuğuna katılanların gözlerinden memleketlerini görmenin ve yeni dostlukları edinmenin sevinci yansırken bir sonraki gezinin planları da yapılıyordu.
………
(*) Necati Cumalı’nın doğduğu ve bugün adı Avgoustinou Kantioti Caddesi olan caddedeki evin arsası üzerine üç katlı bina yapılmış ve altına kafe açılmış.